• 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2003 Mezunları Yemin Töreni

Bu gece burada 200 gencin hekimlik yeminlerine şahitlik etmek için toplandık.

Sevgili anne babalar “ Görüyor musunuz? Şimdiki gençler de iyice bozuldu artık. Anne ve babalarının sözünü dinlemiyorlar. Hocalarına saygı göstermiyorlar. Saçlarını uzatıyor tuhaf kıyafetler giyiyorlar. Boyunlarına kulaklarına takılar takıyorlar. Bağırarak konuşuyorlar, ve gürültülü müzik dinliyorlar. ”

Bunu ben söylemiyorum, kimin söylediği de belli değil ama sözler aynen şöyle bitiyor: “Firavun geçerken bile takmıyorlar.. Oysa biz böyle miydik ...” Evet milattan önce 1500 yıllarına ait bir papirüste aynen böyle yazıyor.

Sevgili anneler ve babalar çocuklarınızı eleştirirken lütfen bu yazıyı hatırlayın. 3500 senedir büyükler, gençlerin davranışlarını tuhaf bulup, onları eleştiriyorlar. Ama toplumlar, eleştirilen ve farklı olan o gençler sayesinde, sürekli iyiye ve sürekli ileriye doğru gidiyor.

İşte o farklı gençlerden bir kısmı bu gece burada. Üstelik onlar bu ülkenin en zeki, en seçkin gençleri. Birazdan yine karşımıza gelecekler, sizlerin ve hocalarının önünde yemin ederek, dünyanın en zor, en yorucu, en üzücü ama en keyifli mesleğine adım atacaklar.

“Helal olsun sana verdiğim emeklere!” diyeceksiniz. Eğer ağlamak gelirse içinizden hiç tutmayın kendinizi.. bugün sevinçten ağlamazsanız ne zaman ağlayacaksınız?

İlk doğduklarında, onları ilk kucağınıza aldığınızda, aklınıza gelir miydi, yıllar sonra güzel kızınızı, yakışıklı oğlunuzu, hekimlik yemini ederken göreceğiniz?

Hasta olup, ateşler içinde yandıkları ve sizin gözünüzü kırpmadan başında sabahladığınız gecelerde, hiç onları bugünkü gibi genç birer hekim olarak hayal etmiş miydiniz ?

Ne çok sıkıntılar çektiniz büyütürken, ne kadar çok kendinizden verdiniz. Yokluk hissetmesin diye ne fedakarlıklara katlandınız. Bütün bunlara karşın, üzdüğü de oldu sizi zaman zaman. Karşı çıktı bir çok isteklerinize, ama bu sizi sevmediği anlamına gelmiyordu. Gençliğinin doğasında vardı karşı çıkmak. Hatırlasanıza siz de bir zamanlar karşı çıkmıştınız kendi anne ve babalarınıza. Aynı onların çocuklarının, günü geldiğinde onlara karşı çıkacakları gibi.

Hasretlik çektiniz, günler geceler boyunca, yanınıza gelemediler. Ama merak etmeyin, o günler geceler boyunca onlar burada, bizimleydiler. Yenidoğanda bir bebeğin, Onkolojide kanserli bir hastanın ya da acilde bir yaralının başındaydılar. Hem hastalarını tedavi etmek hem de sizlerin emeklerini boşa çıkarmamak… daha iyi hekim olabilmek için, uğraşıyorlardı. Ve oldular da.. Onların çok iyi hekim oldukları sadece bizim fikrimiz değil, Türkiye’de mezun veren 32 Tıp Fakültesi var.. ama hiçbirisinin mezunları bizimkilerle aynı yerde çalışmak istemiyor. Eziklik hissediyorlar. Bizim çocuklarımızla hekimlik konusunda baş edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bunu kendi hocaları açıkça itiraf ediyorlar.

Bize böyle çocuklar yetiştirdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum.

Çukurova Tıp Fakültesinin değerli hocaları,

Biliyorum şu anda hepiniz bir yandan.. 6 yıl emek verdiğiniz öğrencilerinizin artık birer hekim olmalarının gururu ve heyecanını, bir yandan da , 6 yıldır, sizi zaman zaman kızdıran, sevindiren, neşelendiren, üzen ama hep etrafınızda olan çocuklarınızdan ayrılıyor olmanın burukluğunu yaşıyorsunuz. Çocuklarınız gidiyor..ama üç ay sonra yeni gelecek hekim adaylarıyla.. yeniden ve sıfırdan.. 6 yıllık bir yolculuğa başlayacaksınız....kimisi hemen kabul edecek arkadaş olmayı sizinle… kimisi direnecek bir süre.. ve 6 yıl sonra yenileriyle buluşmak üzere onları da uğurlayacaksınız... böyle sürüp gidecek ömrümüz ve gücümüz yettiğince..

Onları yetiştirmek için, yıllardır verdiğiniz çabaların son iki senesine, yakından şahit oldum. Daha iyi eğitim modelleri geliştirebilmek, onlara daha iyi ustalık yapabilmek için verdiğiniz çabalara hayran kaldım. Sizlerle aynı kurumun mensubu olmaktan gurur duyuyorum.

Evet, Çukurova Tıp Fakültesinin 2003 mezunları, genç meslektaşlarım.. sevgili çocuklar ya da size nasıl hitap edeyim ? Benim güzel arkadaşlarım..

İnsanların gerçek ve doğal halleri, çocuksu halleridir. İnsanlar ciddiyeti sonradan bir maske gibi takarlar yüzlerine. Ama bu maske yorar taşıyanı. Siz bırakın çocuksu kalın. Sevinince coşun.. üzülünce ağlayın hüngür hüngür.. bırakın anlasın insanlar duygularınızı.. ne var ki bunda.. Çok yakında sizler de anne baba olacaksınız. 3500 yıllık papirüste yazanları unutmayın lütfen..

… biraz önce Arınç’ın dediği gibi, buraya gelinceye kadar gerçekten çok zor yarışlardan geçtiniz. Çocukluğunuzu, gençliğinizi doğru dürüst yaşayamadınız. Biz hocalarınız da öyle.. ama bizim gençliğimizi çalan, dersleri ve sınavlarıyla tıp eğitiminin zorluğundan çok, ülkeyi kasıp kavuran terördü.. bir sevgiliye aşık olmanın, devrime ya da ülküye ihanet… dans etmenin, eğlenmenin yani gençliğini yaşamanın.. vatan hainliği sayılmasının ne anlama geldiğini umarım sizler hiç öğrenmeyeceksiniz.

Sadece bizim, sınıf kör kurşunlara 3 kurban verdi. Yaşasalardı.. mezun olabilselerdi.. yüzlerce hayat kurtaracaklardı.. kim bilir kurtardıkları insanların arasında belki de kendilerini vuranların çok yakınları da olacaktı.

Sizler bizim düştüğümüz hatalara düşmediniz. Bu ülke için savaşmanın en doğru yolunun mesleğini en iyi şekilde yapmak olduğunu erken yaşlarda öğrendiniz ve bunun için gece gündüz çabaladınız.

6 yıl hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu değil mi? Sanki daha dün morfodaydınız. Dersler, pratikler, finaller.. Arkadaşlarınızı ilk orada tanıdınız. İlk dostluklar… kırgınlıklar.. baharda aşık oldunuz. Çok basit şeylere üzülüp, anlamsız şeylere kızdınız.. Sonra hastane… Kadın Doğum, Dahiliye, Cerrahi, Çocuk … hiç bitmeyecekmiş gibi gelen 5. sınıf stajları… sonra intörnlük..vizitler..iş listeleri.. nöbetler…ve işte buradasınız. Ne kadar çabuk geçti değil mi?

Ne kadar çabuk geçmiş olduğunu inanın yıllar geçtikçe daha iyi anlayacaksınız.

Çok güzel günler geçirdik sizinle.. gezilere gittik.. kartopu oynadık.. bu yaştan sonra tiyatrocu bile yaptınız beni.. çocuk gibi heyecanlandım..3 cümlelik rolüm vardı.. birisini unuttum ikisini yanlış söyledim..

Çok güldük birlikte.. Kızdığımız da oldu zaman zaman...... Şaşırtacak kadar olgunluk gösterdiniz, olumsuzluklar karşısında. Ama isyan da ettiniz bazen.. Her şeyin ters gittiği, en sıkıntılı anımda çiçeklerle çıktınız karşıma, dünyalar benim oldu..

Vezikoüreterik reflüyü bilmemenize kızdım. Kendinize olan güveninize hayran kaldım.

Henüz sizden ayrılmaya hazır değildim çocuklar. Sanki hep buralarda olacakmışsınız gibi geliyordu.

Pazartesi yine odama gelecektiniz..Gelecek öğrenci kongresini konuşacaktık.. Yeni gezi planları yapacaktık. Tıp Eğitimi üzerine tartışacaktık saatlerce..Saçma sapan şeylere gülecektik. Gelecekten, ideallerinizden konuşacaktık. Durmadan, dinlenmeden anlatacaktınız. Ve bir kez daha hayran olacaktım size.

Bir oğlana aşık olduğunuzda, bir kıza evlenme teklif ettiğinizde yanınızda olmak istiyordum. İlk çocuğunuz doğduğunda gözlerinizdeki sevinci paylaşacaktım.

Ama artık birlikte yürüdüğümüz yolun sonuna geldik. Sizi bekleyen yeni hayatlar var. Ve birazdan hep birlikte sizi bekleyen yeni hayatlara doğru uçacaksınız.

Bana gelince, odama kapıyı çalmadan girişinizi.. yoksam bıraktığınız küçük notları, çiçekleri.. haksızlığa isyanınızı, hiç ummadığım yerlerde karşıma çıkışınızı, ama benim için en değerlisi bana bir arkadaşınızmışım gibi davranışınızı, çok özleyeceğim çocuklar.

Bugün burada bulunmasını istediğiniz ama erken kaybettiğimiz için bulunamayan sevdikleriniz için sakın üzülmeyin.. Emine’nin babası gibi.. bu gece hepsi gökyüzünde toplandılar. Oradan sizi seyrediyor ve sizinle gurur duyuyorlar.

Sizi seviyorum çocuklar.. Sizi ailelerinize emanet ediyorum.. Yolunuz açık olsun..